Nikotin adını, onu ilk kez Fransa’ya sokan Jean Nicot’tan almış. Buraya kadar her şey normal ama hikayenin kelebek etkili bir tarafı var. Zaten olmasa buraya neden yazalım? Sağdaki görsele gelince; bu sıfatsız Nicot'un resmini koyacağıma, "gözlerinin hastasıyım, bu yolların ustasıyım" kıvamında Monroe fotoğrafı koyarım dedim.
16. yüzyılın ortalarında Portekiz'deki Fransa büyükelçisi Nicot, Lizbon’daki bitki bilimci arkadaşı tarafından akşam yemeğine davet edilir. Yemeğin yanındaki bir diğer paye ise tütün bitkisinin bahçede nasıl yetiştiğini göstermektir. Botanist arkadaş gelecekte başımıza iş açacak olan bu bitkinin özelliklerini öve öve bitiremez, hatta iyileştirici bir yanı olduğunu özellikle vurgular.
Tütünün faydaları karşısında büyülenen Nicot bundan ülkesinin de faydalanmasını ister ve neticede bir balya gönderir memleketi Fransa’ya. Yanına da not; dumanını içinize çekeceksiniz Majesteleri, ne ağrı kalacak ne sıkıntı. Kronik migren ağrısı çekmekte olan Fransa Kraliçesi’nin birkaç fırtından sonra sinüslerinin açılmasına aldanarak işe yaradığını düşünmüştür. O kadar işe yaramıştır ki bunun adı sadece tütün olarak kalamaz, “Herba Regina” (Kraliçe’nin Bitkisi) diyelim biz buna şeklinde gereğini düşünür. Başlarda tütünü Fransa’ya getirip şifalar saçmasıyla ünlenen Nicot ismi; daha sonraları sigara üzerine yapılan araştırmalarla, alıştırıcı ve bağımlı hale getiren etkin madde “Nicotina Tabacum” adıyla anılacaktır.
Yani Orta Çağ Avrupa’sından yeni çıkmış olan dandirik Fransız Kraliçesi'nin başı ağrıyor diye sen kalk ta Portekiz’den tütün gönder. Hayır her şey tamam da bu meretin dumanının çekileceğini nereden biliyorsunuz arkadaş? Ben olsam kaynatıp içerdim mesela, tadı da büyük olasılıkla kötü olacağı için dönüp bakmazdım. Koskoca gezegenin başına da böyle bir zeval gelmezdi nihayetinde. Şifalı diye tanımlanmasından bahsetmiyorum bile. Şimdi bırakın diye uğraşın durun gayrı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder