9 Aralık 2010 Perşembe
Türkiye'de Tepki Vermek
1 Aralık 2010 Çarşamba
Nikotin! Memleket Nire?
Nikotin adını, onu ilk kez Fransa’ya sokan Jean Nicot’tan almış. Buraya kadar her şey normal ama hikayenin kelebek etkili bir tarafı var. Zaten olmasa buraya neden yazalım? Sağdaki görsele gelince; bu sıfatsız Nicot'un resmini koyacağıma, "gözlerinin hastasıyım, bu yolların ustasıyım" kıvamında Monroe fotoğrafı koyarım dedim.
16. yüzyılın ortalarında Portekiz'deki Fransa büyükelçisi Nicot, Lizbon’daki bitki bilimci arkadaşı tarafından akşam yemeğine davet edilir. Yemeğin yanındaki bir diğer paye ise tütün bitkisinin bahçede nasıl yetiştiğini göstermektir. Botanist arkadaş gelecekte başımıza iş açacak olan bu bitkinin özelliklerini öve öve bitiremez, hatta iyileştirici bir yanı olduğunu özellikle vurgular.
Tütünün faydaları karşısında büyülenen Nicot bundan ülkesinin de faydalanmasını ister ve neticede bir balya gönderir memleketi Fransa’ya. Yanına da not; dumanını içinize çekeceksiniz Majesteleri, ne ağrı kalacak ne sıkıntı. Kronik migren ağrısı çekmekte olan Fransa Kraliçesi’nin birkaç fırtından sonra sinüslerinin açılmasına aldanarak işe yaradığını düşünmüştür. O kadar işe yaramıştır ki bunun adı sadece tütün olarak kalamaz, “Herba Regina” (Kraliçe’nin Bitkisi) diyelim biz buna şeklinde gereğini düşünür. Başlarda tütünü Fransa’ya getirip şifalar saçmasıyla ünlenen Nicot ismi; daha sonraları sigara üzerine yapılan araştırmalarla, alıştırıcı ve bağımlı hale getiren etkin madde “Nicotina Tabacum” adıyla anılacaktır.
Yani Orta Çağ Avrupa’sından yeni çıkmış olan dandirik Fransız Kraliçesi'nin başı ağrıyor diye sen kalk ta Portekiz’den tütün gönder. Hayır her şey tamam da bu meretin dumanının çekileceğini nereden biliyorsunuz arkadaş? Ben olsam kaynatıp içerdim mesela, tadı da büyük olasılıkla kötü olacağı için dönüp bakmazdım. Koskoca gezegenin başına da böyle bir zeval gelmezdi nihayetinde. Şifalı diye tanımlanmasından bahsetmiyorum bile. Şimdi bırakın diye uğraşın durun gayrı...
23 Kasım 2010 Salı
Plastik Torpili Bilirdik Biz
17 Mart 2010 Çarşamba
Ard-ı Füt'ûr
Üç kişi okuyor nasıl olsa kime yazayım ben bu blogu diye düşünürken, kimse okumazsa okumasın en kötü ilerde çoluğum çocuğum okur diye düşündüm ya da ne bileyim yarın öbür gün ölürüm sevgilim benden kalan bu yazıları okursa bir kaç hafta veya ne bileyim bir kaç gün daha fazla ağlar dedim ve yeniden yazıyorum bakalım ne olacak...
Satırlar boyu süren bu cümlemi lisedeki edebiyat hocama ithaf ediyorum...
7 Şubat 2010 Pazar
Fontlar ve Harcadıkları
Tom ve Matt adında gençten iki arkadaş "Measuring Type" adlı deneysel bir çalışma yapmış.. Ellerindeki tükenmez kalemlerle duvara farklı fontlarda "sample" kelimesini yazmışlar ve en çok hangi fontun mürekkep harcadığınnı gözlemlemişler.
Kartuşlarınız çabuk bitmesin istiyorsanız bunu dikkate alabilirsiniz derim ben...
4 Şubat 2010 Perşembe
Nefes: Vatan Sağolsun (2009)
Kapalı gişe oynayan filmleri sinemada izleyemiyorum nedense. Kalabalık ortamlardan rahatsız olduğumdandır, bir de bilet bulabilmek için iki saat önceden gitmek falan...
Geç de olsa izledim, son yıllarda izlediğim en iyi filmlerden biri olan Nefes'i, daha öncelerden pek tanımamış olduğumuz Mete Horozoğlu'nun mükemmel oyunculuğnda...
Gayet önyargılı yaklaştım ben bu filme. Evet dedim, yine ucuz milliyetçilik yapmışlardır, öcü kürtler ile kahraman Türk askerinin mücadelesini yansıtıp "şehitler ölmez, vatan bölünmez" tadında sosyal mesajlar vererek sonlandıracaklardır diye düşündüm ama biliyor musunuz, alakası yok. Asker psikolojisinin getirisi/götürüsü olan normal dozda milliyetçilik haricinde ki son sahneye kadar o bile çok belirsiz- Türklükle, Kürtlükle falan alakası yok bu filmin. Tür olarak savaş filmi sevmem, çok az izlemişliğim vardır, belki de bu yüzden bilmiyorum ama an itibariyle izlediğim en iyi savaş filmlerinden biridir. Efektler muazzam, kesinlikle hiç biri sırıtmıyor. Konunun kahraman türk askeriyle falan da uzaktan yakından alakası yok (intikam ateşiyle yanan komutanın hal,tavır ve davranışları buna örnek) hikayenin geçtiği karakoldaki hiç bir insanın vatan sevdasıyla dağlara çıktığına dair gerçek üstü bir takım söylemler içermiyor. Tatlı-sert komutanın hanımına yazdığı mektuptaki "benim vatanım sensin" tarzı söylemlerle inceden mesaj veriyor, yıllardır boşa dökülmekte olan kanın, bir hiç uğruna harcanan gencecik hayatların rahatsız edici, iç acıtıcı bir özetini yapıyor.
Doktor Orhan'ı öldürmüştür. Komutan bu yüzden Doktor'u öldürmek istemektedir. Bu nedenle Doktor'un ekibinden -sevdiği olduğunu tahmin ettiğimiz- kadını yaralar ve kısmen işkence eder. Bunun üzerine doktor komutan'ı öldürmeye and içer ve siz bu kısır döngünün, ülkemizin senelerdir içinde bulunduğundan farklı olmayan bu döngünün içinde kısılır kalırsınız. Sahi, doktor orhan'ı öldürmüştür en önce filmin kronolojisinde, peki ya orhan acaba öncesinde kimi öldürmüştür de daha önce ölen bir dostunun, kardeşinin intikamını almıştır? Komutanın "ben salak değilim" şeklinde, gene inceden mesaj vererek savaşın manasızlığına, birbirini öldürerek hiç bir şeyin çözülemeyeceğine değinmesi filmin vermek istediklerini özetlemektedir kanımca. Sahi, sevmek bu kadar mı zor..?
http://en.wikipedia.org/wiki/Spain
http://en.wikipedia.org/wiki/Turkey
Tek resmi dilimiz var diye refah düzeyimiz İspanya'dan daha mı yüksek? Yoksa "insanlar yok yere ölsün ama tek resmi dilimiz olsun" fikrini savunmaya devam mı edelim. Peki o zaman "Vatan Sağolsun"!
30 Ocak 2010 Cumartesi
Teşrifatçıları Yoran Filmler
'Star Wars' serisinden 4 filmin ilk 20'de yer aldığı listede en fazla bilet satışı yapan filmler şöyle:
1 - Rüzgar Gibi Geçti (1939) 202,044,600
4 - E.T (1982) 141,854, 300
5 - 10 Emir (1956) 131,000, 000
6 - Titanic (1997) 128,345, 900
7 - Jaws (1975) 128,078, 800
8 - Doctor Zhivago (1965) 124,135, 500
9 - Şeytan (1973) 110,568, 700
10- Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (1937) 109,000,000
11- 101 Dalmaçyalı (1961) 99,917,300
12- Yıldız Savaşları: Bölüm V - İmparator (1980) 98,180,600
13- Ben-Hur (1959) 98,000,000
14- Yıldız Savaşları: Bölüm VI - Jedi'ın Dönüşü (1983) 94,059,400
15- The Sting (1973) 89,142,900
16- Kutsal Hazine Avcıları (1981) 88,141,900
17- Jurassic Park (1993) 86,205,800
18- Aşk Mevsimi (1967) 85,571,400
19- Yıldız Savaşları: Bölüm I - Gizli Tehlike (1999) 84,825,800
20- Fantasia (1941) 83,043,500
'Avatar' ise 76,421,000 bilet satışıyla 26. sırada yer alıyor.
27 Ocak 2010 Çarşamba
Tanga
Gidip facebook profilime iki resim koyarım altına da yorum yaparım daha iyi, bir kaç like falan alırım hiç olmadı. O kadar da gittim Starbucks'a panoya reklam yaptım.
Şimdi sevgili izleklerim ya gidin imza kampanyası başlatın ya da ben gideyim 5posta ya da sertolsun gibi içeriklere sahip bi blog yazayım.. Böyle giderse haftada bir tanga gibi araya girer, tek yazı yazarım haberiniz ola..
Fark etmişsinizdir ki başlıkta geçen "tanga kelimesi" yazıda sadece bir kere kullanılmış. Çünkü benim insanım GoldenGlobe deyince "kaç ayarmış" diye soran, AustralianOpen deyince "he" diyen , bunu da tenis diye açıklayınca "Williams kardeşlerdeki g.. kimsede yok" diye tepki veriyor.
Bana bu yazıyı yazma isteği uyandıran Metehan İğneci'ye de teşekkürlerimi arz ediyorum efendim..
19 Ocak 2010 Salı
Cevap!
18 Ocak 2010 Pazartesi
Ferhat Büfe Bostanlı
16 Ocak 2010 Cumartesi
Ciftelerli Awards 2009
Alfa Romeo
Görseldeki alışveriş sepetinin içinde bulunan Alfa Romeo tamamen gerçek bir otomobil. Oraya asılmış mı yoksa yerden mi tutturulmuş hiç bir fikrim yok ama bazıları dikkat çekmeyi gerçekten başarıyor.
Paranormal Activity (2007)
Senaryo ve Kurgu olarak çok farklı bir film beklemeyin derim ben. Zaten benim en son izlediğim fark yaratan korku filmi; merak uyandıran finali ve kulaklara pelesenk olan müzikleriyle Saw(2004) idi daha sonraları seri yine merak uyandırarak devam etmesine rağmen kendini tekrarladı. Neyse, konumuz Paranormal Activity;
Ertem Eğilmez
Benim gibi 80'lerin sonunda ve 90'ların başında çocuk olan bünyeler Ertem Eğilmez filmleriyle büyümüştür de neredeyse kimse bunun farkında değildir.
15 Ocak 2010 Cuma
Cuma akşamını evde geçirmek ve Türk televizyonu
14 Ocak 2010 Perşembe
Avatar (2009)
Fragmanını ilk gördüğümde hiç dikkatimi çekmeyen "amaan yine mi" dedirtmiş daha sonra James C. ismini görünce kesin gişe yapar dediğim film. Gişe yapar tahmini az çok sinema bilen herkesin yapabileceği bi tamindi belki ama üçüncü haftasında 1.347.224.441 rakamını görebileceğimi tahmin etmemiştim.
12 Ocak 2010 Salı
Ben X (2007)
Adını Flamanca'da "Ben Bir Hiçim" anlamına gelen "Ik ben iks" deyiminden alan "Ben X", otizm hastası olan Ben'in çevresiyle olan uyum problemlerini ele alıyor. İnternette oynadığı Warcraft tarzı bir oyunda yaratmış olduğu karizmatik ve güçlü karakteri gerçek dünyasına oturtmaya çalışan evladımızın uyum sürecini anlatıyor. Otizm denince ilk akla gelen eserler; Rain Man ve Of Mice and Men olsa da "Ben X" en az onlar kadar harika ve çok farklı bir yapım. İstanbul Film Festivalinde gösterilmiş "Ben X", ödül almış mı araştırmadım ama sonunda şaşırmak istediğiniz bir film seyredesesiniz varsa kesinlikle tavsiye ediyorum. Ayrıca sadece sonunu değil bir sonraki sahnede olacakları da kestiremiyorsunuz...
Yapım Aşaması
Henüz yolun başında olduğumu belirtiyor ve yardıma muhtaç bir Scottish Fold misali kulaklarımı içeri çekerek bakıyorum sizlere..
Entr'acte for Smokers
İlk yazı blogun adını taşısın istedim, aslında daha çok şikayet; vira bismillah!